Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Hisar’ın Anı Yazıları
Abdülhak Şinasi Hisar’ın Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları veGeçmiş Zaman Köşkleri adlı yapıtları, anı nitelikleri taşıdığı için üzerineyazılmış olan eleştirilerde Hisar’ın bir anı yazarı olarak tanınmasınısağlamıştır. Hisar’ın bütün yapıtlarında, kurmacaya yaklaşanlarda bile anılaryazarlığın çıkış noktası olarak belirlenip yapıtlarının içeriğinde önemli bir yertutmaktadır. Anıları yaşatma isteği, Hisar’ın yaşamında ve özellikle edebîyazarlığında onu yaratmaya iten temel güç olmuştur. Boğaziçi Mehtapları’nınbaşında yazar “Zaten hatırlamak her zaman biraz tekrar yaşamak değilmidir? Mazimiz, hatırlayabildiğimiz nisbette, tekrar tekrar yaşabildiğimizhayatımızdır” (33) diyerek anılarının yaşamını ve dolayısıyla yazarlığını neölçüde etkilediğini dile getirmiş oluyor.Ancak Hisar’ın anlattığı anılar, bireysel anılar ya da bir insanınyaşamına özgü anılar değil, eski İstanbul ile ilgili görenek ve gelenekler, eskigünlerin manzaraları, o dönemin alışkanlıkları ve âdetleridir. Bunlar tam 67olarak bir bireyin özel anıları olmaktan çok İstanbul’un eski aristokrasinin eskiyaşayışı, bir toplumun anılarıdır. Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları veGeçmiş Zaman Köşkleri’nde yer alan anılar her ne kadar yazarın özel bakışaçısını ve gözlemlerini yansıtıyorsa da o dönemde yaşayan birçok kimseninortak anıları olarak da algılanabilir. Vedat Günyol, “Geçmişe Konan Bellek”başlıklı makalesinde Hisar’ın geçmişten aktarmak istediğinin yaşanılmış birhayat değil, yaşamın kendisi olduğunu söylüyor.Bu yüzden yazar yaşamın olaylarından çok, yaşamın kendinianlatmaya yaşamın “büründüğü şekiller ve gösterdiği tecelliler”ivermeye çabalıyor. Boğaziçi Mehtapları, yaşanılmış yaşamın,ayrıca doğanın aynası olmak savında. (111-12)Ancak Hisar’ın bu üç yapıtında kaleme aldığı anıları özel kılan,düzenleyiş biçimi ve anlatış tarzıdır. Bu üç yapıt birbiriyle benzerliklergöstermekle beraber, yazarın tam anlamıyla anı türüne girmeyen diğeryapıtlarına üslûp, bütünlük, kompozisyon gibi öğeler açısından da yakıngörünür. Daha önce “Hisar’ın Yapıtlarında Tür ve Gelenek Öğeleri” ve“Hisar’ın Yapıtlarının Üslûp Özellikleri” başlıklı bölümlerde değindiğimizgeleneksel özellikler bu yapıtlarında da bulunmaktadır. Hisar, eskiİstanbul’un doğa güzelliklerini, semtlerini, insanların yaşayış tarzlarını elealırken sergilediği geleneksel üslûp özellikleriyle ve kullandığı dilleyapıtlarında biçim ve içerik açısından uyum sağlamıştır. Bu yüzden Hisar’ıneleştirmenler tarafından farklı yorumları uyandıran üslûp özellikleri ve eskiedebiyat geleneğinden gelen doğa betimlemeleri üzerinde durmak onungeleneksel anlatımla bağlantısı konusunda aydınlatıcı olacaktır.
a) Hisar’ın Anı Yazılarında Üslûp Özellikleri
Hisar’ın bütün yazılarında olduğu gibi Boğaziçi Mehtapları, BoğaziçiYalıları ve Geçmiş Zaman Köşkleri yapıtlarında da geleneksel üslûpözellikleri dikkat çekmektedir. Hisar’ın anılarını yazarken çok özen gösterdiğigörüldüğü hâlde kendisi Boğaziçi Mehtapları’nda anılarını öyküleyip belli birtüre göre yazmadığını söylüyor: “Eğer bu hâtıraları olduğu gibi yazacağıma,bir hikâye ve masal gibi düzeltseydim, garip görünebileceği için, belki busatırları hiç yazmazdım” (153). Oysa Hisar’ın söylediğine göre onundüzeltmeden yazdığı anıların gelişigüzel yazılmadığı, belli bir düzeniçerisinde yer aldığı ve sanatsal bir yapıyla okuyucuya sunulmak istendiğigörülmektedir. Özellikle yazarın kurduğu uzun ve adetâ şiirsel cümlelerokuyucu ve eleştirmenlerin dikkatini çekmiş, Hisar’ın anı yazıları üzerineyazılan yazılarda ana konu olmuştur.Hisar’ın bu yapıtlardaki üslûbu, eleştirmenlerin ilgisini uyandırmış veyazar sıkça olumlu değerlendirmelerle karşılaşmıştır. Mustafa NecatiSepetçioğlu, 1955 yılında Türk Sanatı dergisinde çıkan “’Boğaziçi Yalıları’ ve‘Onikiye Bir Var’” adlı makalesinde Hisar’ın sergilediği biçim ve içerikarasındaki uyumdan ve yapıtın şiirsel özelliklerinden şöyle bahsediyor:Zaten altıyüz yıl Türk ve Müslüman olarak kalmış, altıyüz yılınbütün güzellik, zenginlik ve ihtişamını anlatabilecek yegâne şeyşiirdi. Abdülhak Şinasi Hisar vezinsiz, kafiyesiz ve mısra’sızşiiri, nesirde, cümlelerin arasına ustaca yerleştirmeğe muvaffakolduğu kelimelerle yapmış. Uzun periyodik cümleleri, anlattığışehir kadar eski, güzel ve sihirlidir. (18)
Hisar’ın üslûbu yapıtların içeriğiyle uyum içinde ve bu anlamda işlevliolsa da bazı edebiyatçılarımıza göre abartılı bulunmaktadır. Kimieleştirmenler Hisar’ın şiirsel cümlelerini eski Türk edebiyatı geleneğine, kimisiFransızcanın etkisine bağlamaktadır. Nahit Sırrı Örik, 1943 yılında Taningazetesinde yayımlanmış “Boğaziçi Mehtapları İçin” adlı makalesindeHisar’ın üslûbunu ve şiirsel anlatımını överken yapıtını gereksiz uzunluktabuluyor. Örik makelenin sonunda şu eleştirilerde bulunuyor: “Eser bazansayfalarca mensur şiir halinde kalıyor,[…] bütün hassasiyetile, bütünharikulâde tasvirlerile 100 sayfaya sığabilirdi, ve o zaman Boğaziçi kadar teknoktasına dokunulmaz bir abide olurdu” (6). Örik’in eleştirisinin dışındaHisar’ın anı yazılarının üslûp özelliklerine ilişkin daha sert eleştirilere derastlanmaktadır. Vedat Günyol, “Geçmişe Konan Bellek” adlı makalesindeHisar’ın anı yazılarına olumsuz eleştiriler getirirken cümlelerin uzunluğunu veniteliksizliğini Fransızca etkisine bağlıyor:Boğaziçi Yalıları’nın dili çetrefil, Fransızca düşünülüp Türkçeyazılmış hissini veren tümceleri insanı bıktıracak kadar uzun vetatsız. Bütün bunlara, “fikirlerin şiirle ifadesi” adına düzülen,aşağıya bir kaçını koyduğum o bayağı tasvirlerin bolluğunueklerseniz, yapıtın bütünüyle ne eşsiz bir zevksizlik yapıtı olduğu meydana çıkar. (123-24)Öte yandan Hisar’ın yapıtlarının modern kompozisyon ve üslûpözellikleri taşımıyor olması onların düzensiz olduğu anlamına gelmez.Hisar’ın söylemi konusunda önemli saptamalarda bulunan Ahmet HamdiTanpınar, “Abdülhak Şinasi’yi okurken, nesrin yazı olduğunu, konuşmaolmadığını tekrar hatırladım” (432) diyerek Hisar’ın yazılı anlatımda ne kadar başarılı olduğunu dile getirmiş oluyor. Tanpınar, “Boğaziçi Mehtapları” adlıyazısında Hisar’ın sanatsal değerine dikkat
çekerek, yapıtlarını ancak yüksekedebî zevke sahip olanlara ve dikkatli okurlara hitap ettiğini söylüyor:“Sabırla yapılan her iş, ancak sabırla tadılabilir. Abdülhak Şinasi Hisar’ınkitabını ancak sanat ve fikir terbiyeleri, sanat ve fikir eseri karşısında lâzımgelen durumu almağı bilenler tadacaktır” (432).
Tanpınar’ın bu sözleriHisar’ın, yazılarında Türk edebiyatını ve geleneğini iyi bilen seçkin okuyucuyuölçü aldığını gösteriyor. Hisar’ın söyleminde egemen olan geleneksel öğeler birçok eleştirmen ve okuyucu tarafından yadırganmıştır. Ancak Hisar’ınanlatım tarzı ve üslûbu Türk edebiyatı geleneği ve sözlü kültür bağlamında anlamlandırılabilir.
b) Divan Edebiyatında ve Hisar’da Doğa
Hisar’ın anı yazılarında sergilediği söylemde, özellikle Türk edebiyatıgeleneğiyle bağlantısı açısından dikkat çeken bir öğe, doğa betimlemeleridir.Hisar’ın anlattığı eski İstanbul’dan görünümler, Boğaz, mevsimler, bitkiler,doğadaki olgular, özgül ve bir tek olaya ya da zamana bağlanmayarak hepgenel durumlarıyla anlatılıyor. Örneğin, Hisar’ın Boğaziçi’nde bahar betimlemeleri, okuyucuyu belli bir bahara ait özelliklere götürmüyor. Söz konusu betimlemelerdeki bahar, Boğaziçi’nde ya da başka bir yerde geçenher bahar mevsimi olarak algılanabilir.
Her sene yalıya dönünce baharın genç tenli, uzun boylu,mavimtırak günlerine kavuşurduk. Hayat sanki yeniden doğar,ağaçlar yeşillenir, beyaz ve pembe çiçeklerini ve erguvanlar da lâlden alevlerini açarlar. Çiçek kokularıyle dolgunlaşan havagönlümüzü bir saadet va’diyle kaplar. Herşey kolaylaşmağa,revanlaşmağa başlar. Hayatları hâlâ tabiatın lûtfuna veyakahrına göre kurulan insanların ruhlarında ezelî bir ferahlıkçağlar. (Boğaziçi Mehtapları 26)
Hisar için, geçmişte olan her şey gibi doğadaki görüntüler de herzaman güzeldir. Bunun yanı sıra anlatılan baharın da Boğaz’a özgü biçimlerive renkleri bulunmaz; anlatılan bahar birçok yerde görülen bahardır ve genelbahar özelliklerini taşımaktadır. Burada görülen betimlemelerde bahar, heryıl tekrarlanan bir olgu olarak anlatılırken doğaya insanî boyutlaryakıştırılarak kişileştirme sanatına yer verilir. Böylece her yıl aynı niteliklerle gelen bir baharın betimlenmesi, Divan edebiyatında kasidelerin nesipbölümündeki bahar tasvirleriyle benzerlikler gösterirken, özellikle Hisar’ınkişileştirmeye başvurması eski edebiyattaki teşhis sanatını hatırlatmaktadır.Bu açıdan Divan edebiyatındaki doğa betimlemelerine bakıldığında herzaman şairlerin gözledikleri ve etkiledikleri bir manzarayla değil, edebîgelenekten edindikleri birikimin sonucu olan bir hazır dekorla, bütünlüklü vedeğişmeyen bir doğayla karşılaşılır. Divan şairlerinin doğaya karşı bu genelve bütünlüklü bakışı o dönemde egemen olan mistik, zaman zaman panteist dünya görüşünden kaynaklanmaktadır. Sabri Esat Siyavuşgil, “Türk HalkŞiirinde Tabiat” başlıklı makalesinde Divan şiirindeki doğaya şöyle değiniyor:
Şairin nazarları, tabiatın muayyen bir köşesine çevrilip kalmaz.Onun bize anlattığı, tasvir ettiği tabiat parça tabiat değil, toptanbir tabiattır. Şairin vahdaniyetçi ruhu tabiatı parça parça, birertablo halinde görmeyi günah işlemek sayar gibidir. Onun muhayyilesine tabiat toptan girer. Bahar, filân sene ve filândiyarda, şu veya bu ruh haletiyle seyir ve temaşa edilen bahardeğil, bütün bahardır.
Divan edebiyatında görülen doğa genellikle şairin gözlemlerinin veduygusal etkilenmelerin sonucu olmaz. Eski şiirde anlatılan doğa çoğuzaman değişmez, şairin ruh hâlini yansıtmaz; cennete benzetilir ve sıkçaidealleştirilir. Hisar’ın söyleminde, özellikle de anı yazılarındaki doğa betimlemeleri, Divan edebiyatındaki doğa anlayışına uymaktadır. Onunbetimlediği doğa Boğaziçi, Çamlıca ve Adalar’daki doğa manzaralarıykenmevsimler de her zaman idealleştirilmiştir ve üstün güzelliğe sahiptir.Hisar’ın anı yazılarında yer alan bütün betimlemelerde bu yaklaşım egemenolarak görülüyor. Boğaziçi Yalıları adlı yapıtında Boğaziçi Mehtapları’ndakibahar betimlemesine çok benzeyen şöyle bir bahar mevsimiyle karşılaşıyoruz:
Bu tazeliğin ve suların gönlümüze dolan çiçek kokusu sizeçıplak ve genç bir ten kokusu gibi gelir. Ve insan bir cennetiklimine ermiş olduğuna kanaat eder. Gönlümüzde gençliğin veaşkın nefesini duymuş oluruz. Tabiatın ilahî, ebedî ve bizi hiçtanımayan gençliği! Biz artık geçerken o hep aynı aşklagülümser ve parlar!
Hisar’ın bu anlatımında doğaya yapılan kişileştirmenin yanındasimgesel bir anlatımla da karşılaşıyoruz. Hisar’ın anı yapıtlarında doğabetimlemeleri sürekli üstün, güzel, bütünlüklü, değişmeyen genel,idealleştirilmiş ve kişileştirilmiş bir manzara ile karşımıza çıkıyor. Bahar vedoğanın uyanışı, güzellikleri, Hisar için gençliği, aşkı, ilahî nitelikleri imliyor.
Gençlik-aşk-bahar kavramları yan yana getirilerek aralarında paralellikkuruluyor. Hisar’ın bu betimlemeleri büyük ölçüde Divan şiirindeki doğanınalegorik ve bütünlüklü anlatımını andırıyor. Abdülhak Şinasi Hisar’ınçocukluğundan itibaren Divan şiiriyle yakından ilgilendiği ve edebiyatanlayışını bu şiir türü üzerine kurduğu düşünülürse bu durum hiç de şaşırtıcısayılmamalıdır. Siyavuşgil’in Divan edebiyatındaki doğayla ilgilisaptamalarına bakıldığında Hisar’ın doğa algılayışı ve anlatımı uyumiçerisinde görülüyor: “Şairin muhayyilesine bütünlüğiyle giren tabiat, elbetteşiirde şematik bir ifade ile kendini gösterecektir. Bu ifade, bütün tabiatunsurlarını birer sembol haline getirir” (Siyavuşgil 12).Bu bağlamda, Hisar’ın diğer yapıtlarında olduğu gibi bu konuda eskiTürk edebiyatından etkilenip onun parametrelerini ve bakış açısınıbenimseyerek söylemine yansıttığı söylenebilir. Hisar’ın anı yazılarındagörülen üslûp ve anlatım özelliklerini, dünya görüşünü ve çevre algılayışınıgeleneksel bir edebiyat anlayışının sonucu olarak kabul etmek yerindeolacaktır.
Tarih: 2016-03-02 01:56:38 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Şinasi'nin Anı Yazıları Nedir
Abdülhak Şinasi Hisar’ın Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları veGeçmiş Zaman Köşkleri adlı yapıtları, anı nitelikleri taşıdığı için üzerineyazılmış olan eleştirilerde Hisar’ın bir anı yazarı olarak tanınmasınısağlamıştır. Hisar’ın bütün yapıtlarında, kurmacaya yaklaşanlarda bile anılaryazarlığın çıkış noktası olarak belirlenip yapıtlarının içeriğinde önemli bir yertutmaktadır. Anıları yaşatma isteği, Hisar’ın yaşamında ve özellikle edebîyazarlığında onu yaratmaya iten temel güç olmuştur. Boğaziçi Mehtapları’nınbaşında yazar “Zaten hatırlamak her zaman biraz tekrar yaşamak değilmidir? Mazimiz, hatırlayabildiğimiz nisbette, tekrar tekrar yaşabildiğimizhayatımızdır” (33) diyerek anılarının yaşamını ve dolayısıyla yazarlığını neölçüde etkilediğini dile getirmiş oluyor.Ancak Hisar’ın anlattığı anılar, bireysel anılar ya da bir insanınyaşamına özgü anılar değil, eski İstanbul ile ilgili görenek ve gelenekler, eskigünlerin manzaraları, o dönemin alışkanlıkları ve âdetleridir. Bunlar tam 67olarak bir bireyin özel anıları olmaktan çok İstanbul’un eski aristokrasinin eskiyaşayışı, bir toplumun anılarıdır. Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları veGeçmiş Zaman Köşkleri’nde yer alan anılar her ne kadar yazarın özel bakışaçısını ve gözlemlerini yansıtıyorsa da o dönemde yaşayan birçok kimseninortak anıları olarak da algılanabilir. Vedat Günyol, “Geçmişe Konan Bellek”başlıklı makalesinde Hisar’ın geçmişten aktarmak istediğinin yaşanılmış birhayat değil, yaşamın kendisi olduğunu söylüyor.Bu yüzden yazar yaşamın olaylarından çok, yaşamın kendinianlatmaya yaşamın “büründüğü şekiller ve gösterdiği tecelliler”ivermeye çabalıyor. Boğaziçi Mehtapları, yaşanılmış yaşamın,ayrıca doğanın aynası olmak savında. (111-12)Ancak Hisar’ın bu üç yapıtında kaleme aldığı anıları özel kılan,düzenleyiş biçimi ve anlatış tarzıdır. Bu üç yapıt birbiriyle benzerliklergöstermekle beraber, yazarın tam anlamıyla anı türüne girmeyen diğeryapıtlarına üslûp, bütünlük, kompozisyon gibi öğeler açısından da yakıngörünür. Daha önce “Hisar’ın Yapıtlarında Tür ve Gelenek Öğeleri” ve“Hisar’ın Yapıtlarının Üslûp Özellikleri” başlıklı bölümlerde değindiğimizgeleneksel özellikler bu yapıtlarında da bulunmaktadır. Hisar, eskiİstanbul’un doğa güzelliklerini, semtlerini, insanların yaşayış tarzlarını elealırken sergilediği geleneksel üslûp özellikleriyle ve kullandığı dilleyapıtlarında biçim ve içerik açısından uyum sağlamıştır. Bu yüzden Hisar’ıneleştirmenler tarafından farklı yorumları uyandıran üslûp özellikleri ve eskiedebiyat geleneğinden gelen doğa betimlemeleri üzerinde durmak onungeleneksel anlatımla bağlantısı konusunda aydınlatıcı olacaktır.
a) Hisar’ın Anı Yazılarında Üslûp Özellikleri
Hisar’ın bütün yazılarında olduğu gibi Boğaziçi Mehtapları, BoğaziçiYalıları ve Geçmiş Zaman Köşkleri yapıtlarında da geleneksel üslûpözellikleri dikkat çekmektedir. Hisar’ın anılarını yazarken çok özen gösterdiğigörüldüğü hâlde kendisi Boğaziçi Mehtapları’nda anılarını öyküleyip belli birtüre göre yazmadığını söylüyor: “Eğer bu hâtıraları olduğu gibi yazacağıma,bir hikâye ve masal gibi düzeltseydim, garip görünebileceği için, belki busatırları hiç yazmazdım” (153). Oysa Hisar’ın söylediğine göre onundüzeltmeden yazdığı anıların gelişigüzel yazılmadığı, belli bir düzeniçerisinde yer aldığı ve sanatsal bir yapıyla okuyucuya sunulmak istendiğigörülmektedir. Özellikle yazarın kurduğu uzun ve adetâ şiirsel cümlelerokuyucu ve eleştirmenlerin dikkatini çekmiş, Hisar’ın anı yazıları üzerineyazılan yazılarda ana konu olmuştur.Hisar’ın bu yapıtlardaki üslûbu, eleştirmenlerin ilgisini uyandırmış veyazar sıkça olumlu değerlendirmelerle karşılaşmıştır. Mustafa NecatiSepetçioğlu, 1955 yılında Türk Sanatı dergisinde çıkan “’Boğaziçi Yalıları’ ve‘Onikiye Bir Var’” adlı makalesinde Hisar’ın sergilediği biçim ve içerikarasındaki uyumdan ve yapıtın şiirsel özelliklerinden şöyle bahsediyor:Zaten altıyüz yıl Türk ve Müslüman olarak kalmış, altıyüz yılınbütün güzellik, zenginlik ve ihtişamını anlatabilecek yegâne şeyşiirdi. Abdülhak Şinasi Hisar vezinsiz, kafiyesiz ve mısra’sızşiiri, nesirde, cümlelerin arasına ustaca yerleştirmeğe muvaffakolduğu kelimelerle yapmış. Uzun periyodik cümleleri, anlattığışehir kadar eski, güzel ve sihirlidir. (18)
Hisar’ın üslûbu yapıtların içeriğiyle uyum içinde ve bu anlamda işlevliolsa da bazı edebiyatçılarımıza göre abartılı bulunmaktadır. Kimieleştirmenler Hisar’ın şiirsel cümlelerini eski Türk edebiyatı geleneğine, kimisiFransızcanın etkisine bağlamaktadır. Nahit Sırrı Örik, 1943 yılında Taningazetesinde yayımlanmış “Boğaziçi Mehtapları İçin” adlı makalesindeHisar’ın üslûbunu ve şiirsel anlatımını överken yapıtını gereksiz uzunluktabuluyor. Örik makelenin sonunda şu eleştirilerde bulunuyor: “Eser bazansayfalarca mensur şiir halinde kalıyor,[…] bütün hassasiyetile, bütünharikulâde tasvirlerile 100 sayfaya sığabilirdi, ve o zaman Boğaziçi kadar teknoktasına dokunulmaz bir abide olurdu” (6). Örik’in eleştirisinin dışındaHisar’ın anı yazılarının üslûp özelliklerine ilişkin daha sert eleştirilere derastlanmaktadır. Vedat Günyol, “Geçmişe Konan Bellek” adlı makalesindeHisar’ın anı yazılarına olumsuz eleştiriler getirirken cümlelerin uzunluğunu veniteliksizliğini Fransızca etkisine bağlıyor:Boğaziçi Yalıları’nın dili çetrefil, Fransızca düşünülüp Türkçeyazılmış hissini veren tümceleri insanı bıktıracak kadar uzun vetatsız. Bütün bunlara, “fikirlerin şiirle ifadesi” adına düzülen,aşağıya bir kaçını koyduğum o bayağı tasvirlerin bolluğunueklerseniz, yapıtın bütünüyle ne eşsiz bir zevksizlik yapıtı olduğu meydana çıkar. (123-24)Öte yandan Hisar’ın yapıtlarının modern kompozisyon ve üslûpözellikleri taşımıyor olması onların düzensiz olduğu anlamına gelmez.Hisar’ın söylemi konusunda önemli saptamalarda bulunan Ahmet HamdiTanpınar, “Abdülhak Şinasi’yi okurken, nesrin yazı olduğunu, konuşmaolmadığını tekrar hatırladım” (432) diyerek Hisar’ın yazılı anlatımda ne kadar başarılı olduğunu dile getirmiş oluyor. Tanpınar, “Boğaziçi Mehtapları” adlıyazısında Hisar’ın sanatsal değerine dikkat
çekerek, yapıtlarını ancak yüksekedebî zevke sahip olanlara ve dikkatli okurlara hitap ettiğini söylüyor:“Sabırla yapılan her iş, ancak sabırla tadılabilir. Abdülhak Şinasi Hisar’ınkitabını ancak sanat ve fikir terbiyeleri, sanat ve fikir eseri karşısında lâzımgelen durumu almağı bilenler tadacaktır” (432).
Tanpınar’ın bu sözleriHisar’ın, yazılarında Türk edebiyatını ve geleneğini iyi bilen seçkin okuyucuyuölçü aldığını gösteriyor. Hisar’ın söyleminde egemen olan geleneksel öğeler birçok eleştirmen ve okuyucu tarafından yadırganmıştır. Ancak Hisar’ınanlatım tarzı ve üslûbu Türk edebiyatı geleneği ve sözlü kültür bağlamında anlamlandırılabilir.
b) Divan Edebiyatında ve Hisar’da Doğa
Hisar’ın anı yazılarında sergilediği söylemde, özellikle Türk edebiyatıgeleneğiyle bağlantısı açısından dikkat çeken bir öğe, doğa betimlemeleridir.Hisar’ın anlattığı eski İstanbul’dan görünümler, Boğaz, mevsimler, bitkiler,doğadaki olgular, özgül ve bir tek olaya ya da zamana bağlanmayarak hepgenel durumlarıyla anlatılıyor. Örneğin, Hisar’ın Boğaziçi’nde bahar betimlemeleri, okuyucuyu belli bir bahara ait özelliklere götürmüyor. Söz konusu betimlemelerdeki bahar, Boğaziçi’nde ya da başka bir yerde geçenher bahar mevsimi olarak algılanabilir.
Her sene yalıya dönünce baharın genç tenli, uzun boylu,mavimtırak günlerine kavuşurduk. Hayat sanki yeniden doğar,ağaçlar yeşillenir, beyaz ve pembe çiçeklerini ve erguvanlar da lâlden alevlerini açarlar. Çiçek kokularıyle dolgunlaşan havagönlümüzü bir saadet va’diyle kaplar. Herşey kolaylaşmağa,revanlaşmağa başlar. Hayatları hâlâ tabiatın lûtfuna veyakahrına göre kurulan insanların ruhlarında ezelî bir ferahlıkçağlar. (Boğaziçi Mehtapları 26)
Hisar için, geçmişte olan her şey gibi doğadaki görüntüler de herzaman güzeldir. Bunun yanı sıra anlatılan baharın da Boğaz’a özgü biçimlerive renkleri bulunmaz; anlatılan bahar birçok yerde görülen bahardır ve genelbahar özelliklerini taşımaktadır. Burada görülen betimlemelerde bahar, heryıl tekrarlanan bir olgu olarak anlatılırken doğaya insanî boyutlaryakıştırılarak kişileştirme sanatına yer verilir. Böylece her yıl aynı niteliklerle gelen bir baharın betimlenmesi, Divan edebiyatında kasidelerin nesipbölümündeki bahar tasvirleriyle benzerlikler gösterirken, özellikle Hisar’ınkişileştirmeye başvurması eski edebiyattaki teşhis sanatını hatırlatmaktadır.Bu açıdan Divan edebiyatındaki doğa betimlemelerine bakıldığında herzaman şairlerin gözledikleri ve etkiledikleri bir manzarayla değil, edebîgelenekten edindikleri birikimin sonucu olan bir hazır dekorla, bütünlüklü vedeğişmeyen bir doğayla karşılaşılır. Divan şairlerinin doğaya karşı bu genelve bütünlüklü bakışı o dönemde egemen olan mistik, zaman zaman panteist dünya görüşünden kaynaklanmaktadır. Sabri Esat Siyavuşgil, “Türk HalkŞiirinde Tabiat” başlıklı makalesinde Divan şiirindeki doğaya şöyle değiniyor:
Şairin nazarları, tabiatın muayyen bir köşesine çevrilip kalmaz.Onun bize anlattığı, tasvir ettiği tabiat parça tabiat değil, toptanbir tabiattır. Şairin vahdaniyetçi ruhu tabiatı parça parça, birertablo halinde görmeyi günah işlemek sayar gibidir. Onun muhayyilesine tabiat toptan girer. Bahar, filân sene ve filândiyarda, şu veya bu ruh haletiyle seyir ve temaşa edilen bahardeğil, bütün bahardır.
Divan edebiyatında görülen doğa genellikle şairin gözlemlerinin veduygusal etkilenmelerin sonucu olmaz. Eski şiirde anlatılan doğa çoğuzaman değişmez, şairin ruh hâlini yansıtmaz; cennete benzetilir ve sıkçaidealleştirilir. Hisar’ın söyleminde, özellikle de anı yazılarındaki doğa betimlemeleri, Divan edebiyatındaki doğa anlayışına uymaktadır. Onunbetimlediği doğa Boğaziçi, Çamlıca ve Adalar’daki doğa manzaralarıykenmevsimler de her zaman idealleştirilmiştir ve üstün güzelliğe sahiptir.Hisar’ın anı yazılarında yer alan bütün betimlemelerde bu yaklaşım egemenolarak görülüyor. Boğaziçi Yalıları adlı yapıtında Boğaziçi Mehtapları’ndakibahar betimlemesine çok benzeyen şöyle bir bahar mevsimiyle karşılaşıyoruz:
Bu tazeliğin ve suların gönlümüze dolan çiçek kokusu sizeçıplak ve genç bir ten kokusu gibi gelir. Ve insan bir cennetiklimine ermiş olduğuna kanaat eder. Gönlümüzde gençliğin veaşkın nefesini duymuş oluruz. Tabiatın ilahî, ebedî ve bizi hiçtanımayan gençliği! Biz artık geçerken o hep aynı aşklagülümser ve parlar!
Hisar’ın bu anlatımında doğaya yapılan kişileştirmenin yanındasimgesel bir anlatımla da karşılaşıyoruz. Hisar’ın anı yapıtlarında doğabetimlemeleri sürekli üstün, güzel, bütünlüklü, değişmeyen genel,idealleştirilmiş ve kişileştirilmiş bir manzara ile karşımıza çıkıyor. Bahar vedoğanın uyanışı, güzellikleri, Hisar için gençliği, aşkı, ilahî nitelikleri imliyor.
Gençlik-aşk-bahar kavramları yan yana getirilerek aralarında paralellikkuruluyor. Hisar’ın bu betimlemeleri büyük ölçüde Divan şiirindeki doğanınalegorik ve bütünlüklü anlatımını andırıyor. Abdülhak Şinasi Hisar’ınçocukluğundan itibaren Divan şiiriyle yakından ilgilendiği ve edebiyatanlayışını bu şiir türü üzerine kurduğu düşünülürse bu durum hiç de şaşırtıcısayılmamalıdır. Siyavuşgil’in Divan edebiyatındaki doğayla ilgilisaptamalarına bakıldığında Hisar’ın doğa algılayışı ve anlatımı uyumiçerisinde görülüyor: “Şairin muhayyilesine bütünlüğiyle giren tabiat, elbetteşiirde şematik bir ifade ile kendini gösterecektir. Bu ifade, bütün tabiatunsurlarını birer sembol haline getirir” (Siyavuşgil 12).Bu bağlamda, Hisar’ın diğer yapıtlarında olduğu gibi bu konuda eskiTürk edebiyatından etkilenip onun parametrelerini ve bakış açısınıbenimseyerek söylemine yansıttığı söylenebilir. Hisar’ın anı yazılarındagörülen üslûp ve anlatım özelliklerini, dünya görüşünü ve çevre algılayışınıgeleneksel bir edebiyat anlayışının sonucu olarak kabul etmek yerindeolacaktır.
Tarih: 2016-03-02 01:56:38 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx